Fizik Tedavi de Kaplıca Tedavisi (Balneoterapi)


Balneoterapi doğal enerji kaynaklarından sıcak maden suyu, gaz ve çamur ile yapılan bir tedavi yöntemidir
Balneoterapinin bir komponenti olan hidroterapide suyun fiziksel özellikleri ön plandayken balneoterapide kimyasal içeriğide önemli rol oynar
Balneoterapinin tarihi M.Ö. devirlere uzanır
Mısır ve Madagaskarda sıcak suların din ve sağlık amacıyla kullanıldığı Tevratta yazılıdır
Etiler ve Friklere ait kalıntılar da Anadolu daki kaplıca örnekleridir
Kaplıca tedavisinde ilk bilimsel görüşü Yunanlılar kazandırmıştır
Hipokrattes De Natura Hominis adlı kitabında doğal kaynaklarla ilgili tedavinin esasını açıklamıştır


1938 yılında İslanbul Üniversitesi bünyesinde kurulan Hidroklimatoloji kürsüsü kaplıca hekimliğinin Türkiyedeki temelini oluşturmuştur.
Bu birim 1975 yılında Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji adını almış ve 1983 yılında A.D. olmuştur.
Balneoterapi uygulamaları içine;
Termal banyo uygulamaları,
doğal mineralli sularla yapılan içme kürleri,
inhelasyon uygulamaları ve gazlar girer


Balneoterapinin çeşitli hastalıklarda endikasyon ve kontraendikasyonlarını inceleyen bilim dalına balneoloji adı verilir
Balneoloji banyoların bilimi anlamına gelmektedir

Banyo vücudun tamamının veya bir kısmının fiziksel yada kimyasal etki altına tutulmasıdır
Kısaca balneoterapi doğal kaynakların tedavi amacıyla kullanımıdır
Balneoterapi kür tarzında yapılır

Kaplıca tedavisi ise doğal balneolojik etkenlerin bulunduğu yerlerde yapılan balneoterapi uygulamalarıdır.
Kaplıca kürlerinde hastalar yaşadıkları yerlerdeki olumsuz fiziksel, kimyasal ve psikososyal faktörlerden uzaklaşarak kaplıca yöresinin doğal koşullarının etkisi altında kalırlar.
Kür merkezlerinde hastaların hastalıklarıyla ilgili eğitimi ve iyileşmeleri yönünde motivasyonla elde edilen psikolojik bir etki de sözkonusudur
Kaplıca kürleri hastalara ve hastalığa göre palnlanır ve genellikle diğer tedavi yöntemleriyle kombine edilirler

Kaplıca tedavisi bir klinikte yatırılarak kapalı kür yada stasyoner kür, bir otel yada pansiyonda konaklayarak hekim kontrolünde açık kür yada serbest kür şeklinde uygulanır
DOĞAL KAYNAKLAR
Termomineral sular içlerinde katyon olarak Na, Ca, Mg ve anyon olarak SO4, HCO3 ve Cl içerirler
Doğal mineralli bir suda %20 minimolün üzerinde bulunan anyon ve katyonlar o suya adını verir
Doğal sıcaklıkları 20 derecenin üzerinde olan sulara termal sular denir
Doğal sıcaklıkları 20 derecenin üzerinde ancak toplam mineral içeriği 1gr/lt’nin altında olan sulara akrotermal sular denir
Çözünmüş olarak 1 gr/lt.’nin üzerinde mineral içerenlere mineralli su yada maden suyu denir
Mineralli su aynı zamanda termal özellikler de taşıyorsa termomineral su adını alır ve içerdiği minerale göre isimlenidirilir
Birden fazla mineral içeiriyorsa karışık termomineral sulardan bahsedilir
Termal özelliği olmayan ve mineral içeriği 1 gr/lt’nin altında olan ancak tedavi edici özelliği olan sulara ise akratopegal sular denir.
PELOİDLER ( Doğal Çamurlar )
Çamur banyoları yada çamur paketleri şeklinde uygulanır
Su içerebilir veya kuru olabilir
Genellikle termomineral sularla karıştırılarak uygulanırlar
Yüksek su bağlama kapasiteleri olan asit Ph daki peloidlere turba adı verilir
Çeşitli boya maddeleri, humik asitler ve rezorbe olabilen östrojen benzeri maddeler içerirler
Ek olarak bataklar deniz ve delta balçıkları ve topraklar da peloidler gurubuna girer
DOĞAL GAZLAR
Doğrudan gaz halinde yada termomineral suların içinde çözülmüş olarak yeryüzüne çıkarlar
En çok CO2 gazı kaynakları bulunur
Bu gurup içinde kükürt ve azot gazı kaynakları ve radyoaktif radon gazı kaynakları da sayılabilir
BALNEOTERAPİ YÖNTEMLERİ
1-Banyo Uygulamaları
2-Gaz Bnyoları
3- İçme Kürleri
4-Tazyikli Duşlar
5-İnhalasyon Kürleri
6-Peloid Uygulamalrı
7-Mukoza ve Yıkama Duşları
Banyo Uygulamaları
Değişik ısı sıcaklıklarında tüm vücut immersiyonu yada bölgesel (extremite banyoları, yarım vücut banyosu, oturma banyoları gibi) uygulamalar olabilir
Banyo uygulamaları genellikle seri halinde tekrarlayan immersiyonlar şeklinde uygulanır
Her banyo 20-40 dakikalık süreleri kapsar
Haftada birkaç kez uygulanmak üzere her kürde 15-20 seans uygulama yapılır
Balneoterapini Etki Mekanizması
1- Özel Etki:
Fiziksel ve kimyasal olmak üzere iki gurupta ele alınır
A-FİZİKSEL ETKİ
Hidrostatik Basınç Etkisi:
Ortaya çıkan net etki venöz basınç dönüş artışı şeklindedir.
Havayla dolu boşlukların volümleri azalır.
Diafragma yukarıya kalkar.
İntratorasik basınç artar.
Akciğerde vazal bölge dolaşımı, apikal bölge kanlanması artar, venöz dönüş kolaylaşır.
RV basınç artışına bağlı olarak kalpte yüklenme oluşabilir ve MS gibi durumlarda pulmoner ödem provake olabilir.
Suyun kaldırma kuvvetinin etkisi (bouyancy)
Net etki cisimlerde ağırlık kaybı şeklinde olur
Mineral banyosunda önemli derecede ağırlık azalması sağlanır
Vücudun su içinde hareketi kolaylaşır, hareket için gerekli kas gücü azalır

Balneoterapi ankilozun önlenmesi, dejeneratif eklem hastalıkları, muskuler atrofiler, paralizilerde, ameliyat sonrasında egzersiz için ağırlıksız uygun bir ortam sağlar
Sıcaklığın Etkisi (Termal enerji transferi)
Su sıcaklığı iletmede havaya göre çok daha iyi bir ortamdır
Girdap banyoları gibi suyun hareketli olması durumunda ısı transferi daha da artar

İnsan organizması iç ortam sıcaklığını korumak için radyasyon, kondüksiyon, konveksiyon ve evoporasyon yollarını kullanır
Kaplıca ortamında kondüksiyon yoluyla ısı kazanılır
Vücut ısısındaki her derece yükselme için kalp hızı 15,3 atım, 37 derece üzerindeki her derece için 8-10 atım artış olur
Arteriyal kan basıncı hafif yükselir, sonra giderek düşer
Banyo uygulamaları suyun ısısna göre sınıflanabilir:
Hipotermal banyo 33 derece altındaki sıcaklıkları kapsar
İzotermal banyo 34 derece ile 35 derece arasındaki sıcaklıkları kapsar ve vücut ısısnda belirli bir artışa yol açmaz
36-40 derece sıcaklıklar arasındaki banyolar termal, 40-45 derece arası ise hipertermal olarak kabul edilir
Hipertermal sularla tüm vücut immersiyonu daha çok bölgesel uygulamalar şeklinde tercih edilir
İzotermal ve hipotermal banyolarda mekanik ve kimyasal etkiler, termal ve hipertermal uygulamalarda ise termik etki ön plandadır
B-KİMYASAL ETKİ
Kaplıca sularındaki CO2, sülfür, sülfit, radyum, radon, Fe, I ve Br hem cilt hem de solunum yoluyla vücuda girebilir
Na, Ca, HCO3, sülfat, Cl, Zn, St ve yitriyum ise sadece ciltten girebilir
Ciltte girişin en yoğun oladuğu yerler kıl kökleri ve ter bezleri ağızlarıdır
Deri su içinde belli sürede maksimum su absorbe eder
Difüzyon banyo süresiyle doğru orantılıdır
Banyonun yinelenmesiyle difüzyon azalır
Penetre olan bileşikler kan veya lenf yoluyla hızla yayılır ve asıl organ ve dokularda konsantre olurlar
Örneğin iyot trioid bezini kalsiyum kemikleri, sülfür konnektif dokuyu etkiler
Sülfür polisakarit yapımında kullanılarak endotel ve kartilajda dejenerasyona neden olabilir
Hyalüronidazı inhibe eder, antiallerjik etkisi vardır

• Minerallerin her iki yönde deriden geçişi sözkonusudur.
• Özellikle hipotermal sularda Na, K, Cl, SO4 ve Fe organizma dışına difüze olabilir.
• Kantitatif olarak deri içine SO4 iyodid, elementer iyod ve sülfit girebilir.

Yağda eridiği için CO2 cilt altı yağ tabakasından vücuda girer
Cilt seviyesinde termoresptörlerin duyarlılğı değişir
Kalp hızı azalır, sistolde kan basıncı düşer
Ventilasyon total volümü artar
Alveolar CO2 konsantrasyonu artar
Ciltte belirgin bir pembelik oluşur
2)Genel Etki
Balneoterapi sonunda bütünsel bir etki ortaya çıkar
Balneoterapi daha çok stimulasyon ilkesini ve bir tür egzersiz ile tedaviyi kullanır


Blneoterapi sırasında organizma bir stres ve uyarılma halindedir
En temel uyaran termal etkidir
Bu uyarı hipotalamik nöronların stimulasyonu ve limbik sistem aktivasyonuna neden olur
Hipotalamustan CRH salınımı artar ve ACTH normalin 20 katına kadar artar
Balmeoterapinim Sistemlere Etkisi
1)Kardiyovasküler Sistem
Hidrostatik basınç etkisiyle venöz dönüş artar ve sağ kalbe dönen kan miktarı artar
Santral venöz basınç artar
Boyun venlerinde dolgunluk oluşur
RV basıncı artar ve pulmoner kan akımı artar.
Pulmoner arter basıncı artar.
Kardiyak atım hacmi artar.
Serin sularda yapılan banyolarda vagal aktivite artar (Dalma refleksi)
Kalp hızında %15’lik bir azalma izlenir
Sıcak sularda ise kalp hızı artar


Isının bir diğer etkisi periferik dolaşım sisteminde vazodilatasyondur
Isı ile periferik direnç düşer
Suda kalma süresi uzadıkça hipotansiyon gelişebilir



CO2’li sular da periferik vazodilatsayona neden olurlar
Artmış venöz dönüş OSS uyararak periferik vazodilatasyona neden olur
SOLUNUM SİSTEMİ
Hidrostatik basınç artışı göğüs kafesine external çevresel bir kuvvet uygular
FRC, VC, TLC, İRV ve göğüs duvarının kompliansı azalır
Havayolu direnci artar, hava giriş çıkış süreleri uzar
TV artar
Solunum hızlanır ve solunum işi artar
İnspirasyon güçleşir, expiirasyon kolaylaşır
KAS İSKELET SİSTEMİ
Kas dokusundaki kan akımı normalin ikibuçuk katına kadar artar
Kastaki oksijen konsantrasyonu artar, başta laktik asit olmak üzere metabolik artıkların uzaklaştırılması kolaylaşır
Distalde ödemin çözülmesi de toksik metabolikleri uzaklaştırır
Yüzeyel ağrı reseptörleri etkilenerek ağrı eşiği yükselir


Suyun kaldırma kuvvetine bağlı olarak vücut bölümleri daha iyi pozisyonlanır ve hareket ettirlir
Özellikle paralitik yada artiritik durumlarda önemlidir



Isı etkisiyle kollojen dokunun elastikiyetinde artış olur
Su viskozitesi harekete direnç oluşturarak aktif yardımlı egsersiz uygulamaları için uygun bir ortam yaratır

İmmersiyon etkisiyle muskuler relaksasyon sağlanır
Böylece extremite pozisyonlanması ve hareketi kolaylaşır
Tonus değişikikleri, pozisyon duyusu, persepsiyon, propriosepsiyonda değişiklikler izlenir
RENAL ETKİ
Santral hipervolemi ve kardiyak output artışı renal fonksiyonları etkiler
Banyo Diürezi
İdrar atılım ve idrar Na atılımında artış izlenir
Serbest su kliresni ve ozmotik klirens artar
PAH, İnülin ve kretin klirensleri pek etkilenmez
Atrial ve pulmoner arter basıncı artar
Baroreseptörler uyarılarak renal arter ve glomerüler aparata giden sempatik aktivite baskılanır
Bunun sonucu olarak idrar hacmi artar ve diüretik etki oluşur


Renal PG sentezi artar
Plazma renin aktivitesi düşer
Aldosteron %80’ e kadar azalır
İdrar Na atılımında %200-300 civarı artış olur
Tubuler Na geri emilimi azalır
Bu etkiden sorumlu mekanizma ANF’ dir
Vücut immersiyonu ile ANF düzeyleri 2 kat artar
Deri ve Mukozalar
Deri kimyasal etmenlerden ilk etkilenen dokudur
Deri ve mukoza kimyasal maddelerin vücuda alınması yada depolanmasından sorumludur
Hematolojik Etkiler
Hidrostatik basınç artışı sonucu venöz dönüş artar
Ekstravasküler sıvı azalır
İntravasküler sıvı artar
Hemodilüsyon meydana gelir
Plazma kan viskozitesi, Hb ve Hct artar
Balneoterapinin Endikasyon ve Kontrendikasyonları

Balneoterapi lokomotor sistem hastalıklarında ideal bir tedavi yöntemidir
Balneoterapi egzersiz yoluyla organik fonksiyonların düzenlenmek istendiği durumlarda çok elverişlidir
Uygulama Alanları
• Kas iskelet sistemi hastalıkları
• Solunum sistemi hastalıkları
• Metabolik hastalıklar
• Üriner sistem hastalıkları
• Jinekolojik hastalıklar
• Dermatolojik hastalıklar
• Nörolojik sorunların rehabilitasyonu
• Posttravmatik yada postoperatif durumlar
Mutlak kontendikasyonlar
• Tüm akut areşli iltihabi durumlar ve kronik infeksiyonlar
• Kronik progresif hastaliklar, neoplastik hastalıklar
• Dekompanse organ yetmezlikleri
• Akut kanamalar ve kanama riski olan durumlar
• Akut obstrüksiyonlar (üriner, interstisyel, bilier gibi)

Göreceli kontrendikasyonlar
• Labil HT
• MI sekelleri
• Kompanse kalp hastalıkları
• Buerger hastalığı
• Varisler
• Ven trombozları
• Erişkin tip diabet
• Anemi
• Gebelik
• Kognitif fonksiyon bozuklukları
• Menapoz
• Geriatri
• Flebitler

Romatizmal Hastalıklarda Balneoterapi
Lokomotor sistem eksternal uygulamalara en iyi yanıt veren sistemdir
• Romatizmal hastalıklarda balneoterapinin etkileri;
• Ağrının azaltılması
• Egzersiz
• Deformitelerin önlenmesi
• Hastanın iyilik halinin ve yaşam kalitesinin artırılması olarak sayılabilir


Günlük yaşam stresinden uzaklaşmak ve pskojenik destek ağrı oluşum mekanizmasından birini ortadan kaldırır
Fibromyalji gibi hastalıklar balneoterapi için sıklkla başvuran hasta gurubunu oluşturur
Balneoterapi hem spazmı çözerek hemde ağrı eşiğini artırarak ve analjezik etki ile ağrı- kas spazmı- ağrı kısır döngüsünü kırabilir
Etyolojiik faktörlerden stresi ortadan kaldırır
Patogenezde yer alan anoksi de periferik dolaşımdaki artışa bağlı olarak azalır

Enflamatuar romatizmal hastalıklar içinde kaplıca tedavisine en çok başvuran olgular seronegatif spondiloartropatiler, özellikle de ankilozan spondilittir
Kaplıca kürleri suyyun göğüs kafesinde oluşturduğu hidrostatik basınç ile solunum egzersizi sağlar
Kaldırma gücü ve termal uyaran ile paraspinal kas tonusu azalarak omurga hareketleri kolaylaşır, egzersize olanak sağlanır

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Paylaşımlarınız çok yardımcı oldu. Ahşap Stor Perde olarak yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz.